31.08.2012

Boya Sandığı


Otobüs bekliyorum. Güneş kızdırmış caddeyi. Elimi alnıma atıp caddeden hızla geçen o arabalardan hangisi Kadıköy’e gidiyor diye bakınırken görememişim… Ben değil bir tek, fark ettim ki yığınla durağa doluşmuş kimse görmemiş onun nasıl bir yorgunlukla uyukladığını. Çok yorulmuşa benziyordu. Ayağında kahverengi kumaş pantolon vardı paçaları yıpranmış. Üstünde gömlek, kolları sıvanmış. Başında kır saçları vardı yaşı kim bilir kaç. Eğreti sandığına bakacak olursak ya çok çok fakir ya da kendine iyi bir sandık edinmediğine göre bu işi sürekli yapmıyor.

Mayışmış... Çömeldiği yerde daldıkça sarsılıp gözünü açıyordu. Çok üzüldüm… Güneşin altında oluşuna üzüldüm. Orada kimse ayakkabısını boyatmaz ona üzüldüm. Sandığının eğreti oluşuna üzüldüm. Güneşten çok etkilenmiş yüzüne üzüldüm. Yorgunluğuna üzüldüm. Emekli yaşı gelmiş her insan gibi evinde olamayışına gerçekten üzüldüm…

Binlerce var onun gibisi sokakta biliyorum. Abartılı gibi görünüyor üzüntüm. Ama o bunu öyle hissettirdi ki bana. Rahat yatağa hasret bakıyordu yorgunluğu. Ayakkabılarıma baktım boyanacak gibi değildi. Eline para versem, çekindim kızar mı diye. Üzülerek durağa doğru çevirdim yüzümü. Tam vazgeçmiştim ki mendilde sattığını gördüm.

İki mendil aldım ve elimden geleni yaptım. Parayı uzattığımda öyle güzel gülümsedi ki anlatamam. Bereket versin dedi…

Dilerim bereket verir Allah…
Çünkü hepinizin gönlümde kocaman bir yeri var…

Amak-ı Hayal

11.08.2012

Dualarda Buluşuruz


Her yangınında eline uyku haplarını alan, kendini gecelerin sarhoş kollarına atan insanlara inat, dualarla seviyorum seni. Ne zaman benden uzaklaştıracak hastalıkların dirayetsizliği kaplasa seni, geceleri yasinlerle kapatıyorum. Elimden binlerce tesbihat geçiyor, gönlümden binlerce dua…

Belki bitirdiğim o 4444’lü salâtı tefriciyelerin hatırına hala yakınlarımdasın… Belki iki yakasını zorla bir araya getirdiğim bu ilişkinin derme çatma duruşu bile bir duanın sebebiyetindendir. Özlemek beni sana değil Allah’a yakın ediyor. Secdeden kalkamayan başımın çaresizliğisin sen… Acizliğim hatimlere sebep…

İnancı, umutla çaresizlikten birleştirdim ben… Ne zaman seni görememenin hüznüne düşsem gözyaşlarımla yarışan dualar ettim… Aldığım nefesin yarısını sana versin istedim. Ömrümden ömrüne hediye olsun canım istedim. Acı çekme, özlemin acısı yeter bize hastalıklar senden uzak dursun istedim…

Ben sadece çok istedim…
Olmayınca dönüp isyan etmedim.
Dua etmeye de seni sevmeye de devam ettim…



Amak-ı Hayal

8.08.2012

(Sadece) Yorgun...


Bazen delice koşmuş nefesi kursağında yarım kalmış biri gibi hissediyorum kendimi. Hemen çocukluğum geliyor aklıma. Peşinden bir ağlama hissi. Sonra derin bir yanma hissi… Derken anlıyorum yaş olmuş bilmem kaç. Ellerim olmuş kocaman. İçimde ağır özlemler. Elden çıkarılamayanlar, yerine koyulamayanlar…

Ateşim çıkıyor yerli yersiz. Çok ağlayınca hep ateşim çıkar. Bazen istemesen de bakarsın o tuzlu şeyin tadına. Fark etmeden aşar yüzündeki sınırı. Bakarsın ki bir hadsizlik edip inmiş göğsüne kadar. İstersin ki sel olsun ortalık, bir çizgi film karesi gibi...

Olmaz…

Bazen öyle sıkar ki canını bir şeyler. Bazen öyle çok üzülürsün ki… Bazen öyle çok birikir ki söylenmişler söylenememişler… Ne yapsan çıkmaz içinden. Tek bir bahaneye bakar hüzün… Tek bir sebebe, tek bir söze bakar…


Amak-ı Hayal