12.01.2023

Frekans...


İki insanı, aynı beklenti üzerine olmak, aynı bakış açısına sahip olmak, aynı düstur üzerine yaşamak, aynı şeylerden hoşlanmak, aynı duygu durumlarında kalmak, eşit yaşayış ve bilgi düzeyinde bulunmak, aynı frekansa sahip olmaya sebebiyet verebilir. 

Bunların pek çocuğunu konuşmadan, aynı hal üzerine olduğunu bu frekans sayesinde bilebilir. Bu bir filtre gibi, süzgeç gibi aynı insanları aynı yere toplar ve sana hayatın içinde bunlardan biri denk gelebilir. Denk gelmeme ihtimali de mümkündür ama geliyorsan bu muazzam düzenekte iki kişi olmanın sevmenin sevilmenin tadına doyulmaz... 

Ama ne var ki bulmak tamamlamak değildir, bulmak mütemadiyen aynı frekansta kalınacağınıda garanti etmez. Siz aynı ipte yürüyecek aynı nitelikte birini bulmuşsunuz ama biri koşacak kadar hüner sahibi olurken diğeri bırak yürümeyi düşecek kadar pasifleşebilir hatta düşebilir. İnsanları birbirine çeken şey aynı istikrarda olduğu müddetçe aynı sonucu verir.

Biri eğitim hayatına devam ederken diğeri eğitimini bıraktığında, biri spora devam ederken öteki kendini saldığında, biri iş hayatında yükselirken diğeri iş konusunda daha isteksiz olduğunda, ikisi de şiir severken diğeri kitapları kapatıp açmadığında işler değişebilir.

Daha çok şöyle değişir. Bunlardan biri aynı frekansta olmanızı sağladıysa yapan yapmayanın frekansından çıkar ve arada bir uyumsuzluk başlar. Bu uyumsuzluğun şikayetçi olanı, istikrar sahibi olandır, çünkü istikrarlı şeyler bizi başka bir yere taşır.

İki dindar insanı düşünün aynı özenle hayatlarını aynı düzey ibadetlerle tamamlıyorlar. Biri ibadetleri bıraktığında ya da diğeri nafilelere başlayıp yol aldığında sorun olmaya başlar... Bu sorundan kastım sadece şu; aynı lezzette diyalog olamaz, aynı çekim olmaz. Bu keskin bir ayrıştırma değildir görünürde ama yavaş yavaş bir kopuştur ve sebebi şu diyemediğimiz üstüne düşününce anlayabileceğimiz bir durumdur.

Aynı frekansın insanı olmak değil aynı frekansta sürekli kalabilmek önemlidir. Biri yol alırken seninde yol alışın biri durduğunda seninde durağan oluşun işte tam da bu uyumun vereceği bir birliktelik hep aynı düzenekte kalmaya, hep aynı ipte yürümeye sebep olur. Zannımca hepimizin hayatına olan şey budur...

7.01.2023

Eşsiz Issızlık

Bir bulut gibi yüklenip yağmak isterdim tüm sokaklarına, gece yağmurlu sokakların farklı bir ıssızlığı olur, bir o kadarda güzel. Bir pencereden sokak lambasının yola düşen ışığına uzun uzun bakmak gibi bir yalnızlığım var. Düşününce, sorunca kendime bu yalnızlık ne zaman başladı, herhalde ezelden beridir var derim. O camların soğuğu, o aydınlanan yolun güzelliği ve kimsesizliği... Kim senin kayıp parçan? Aramakla bulunmayan uyuyor mu diye bakarken yoran tüm geçmişli zamanların ve şimdiki zamanın yorgun yitik ömrüne biri ses versin. Hangi insan gölgesinde dinleneceğim ve hangi insan ile ünsiyet halinde olacağımda konuştuklarım körelmek yerine ziyadeleşecek... Bir kırgın şiirin en vurucu cümlesinde kalmış gibiyim.. Kırılmak için tekrar tekrar aynı cümleyi okuyup hüzünlendiğim... O kadar ciddi yaşadım ki zaman zaman gülmekten haberim olmadığına emin oluyorum. O kadar tuttum ki kendi iplerimi salarsam kendi kendimi durduramamaktan korkuyorum. Hep derlenen, toparlanan, düzgün olan olmaktan sıkılıp bunaldığım bir ben içimde. Delice yaşamak, düşünmeden içimden geldiğince davranmak ve hiç kimseye verecek hesabı olmayan biri olmak isterdim. 



***


Ve ben aslında bekledim...

İtinayla gelişini bekledim.

Sen ise bazen geldin, bazen gelmedin...




İlk bekleyişlerimde saçlarım upuzundu derme çatma toparlar bilgisayardan yazardım yazılarımı. Sonraları bekleyişler gibi onlarda kısaldı. Sonra yüzüme değmeyen saçlarım gibi kısacık yazılar yazmaya başladım hem de sadece telefonla. Ve azalan çok şey oldu zamanla içimde. Ömür bile azaldı. Uzunca cümleler kurardım üşenmeden, şimdi kurduğum cümleleri topluyorum hayattan. Epeyi dağınık ortalık, şimdi temkinliyim diye kızamaz kimse bana. Haklı sebeplerimi anlatmanın bile haklılığına tahammülüm yok. 

Denir ki; " birini severseniz, cümlelerini de seversiniz." O zaman "tüm muhabbetsizlikler aşksızlıktan" derken doğru söylüyor demek ki üstad. Aksine gelecek olursak. Sevmek azizim kesinlikle paylaşmak. Hem de öyle karınca yuvasına yiyecek taşır gibi Allah ne verdiyse, tüm gayretle... Öyle delice öyle bitmez tükenmez bir gayretle taşımak lazım ama yoruluyor insan, karınca kadar gayreti yok sevgisinin huzrunda. Öyle itibarsız sevmek de ne bileyim kış güneşinden sıcak ummak gibi... 


Öyle zamanlara denk gelir ki, içinde ne varsa dökemezsin ortaya. Kimse anlamaz neler oluyor, anlatmak çok zor, denemekle değil belki zamanla bakmak lazım hâl ne üzerinedir. Konuşuyoruz onunla ah canım halin nicedir diyorum da aylardan beridir cevap alamıyorum. Ey kalbim halinden haberdar et beni. Ey kalbim anlat bana da olanları ben seni ne zaman yoklasam diyecek bir şeyin olurdu, orada öylece susuyorsun, susuyoruz... Bu suskunluk da yorar dolar taşar. O zaman ne yapacaksın... Ne yapacağız?


***

Aşkın bir yeri yurdu olsa orası kesin İran olurdu. 


5.01.2023

Anılardan Ne Kalır


Bazen insan anılarını öyle iyi süzgeçten geçirir ki bana şunu dedirtir o halleri, demek ki insan hayatının da özünü çıkarıp tekrar tekrar içebilir. Zor bir cümle oldu kolaylaştırayım. İnsan vardır yaşadığı hayata posa gibi davranır üstüne hiç düşünmemiştir. Ondan geriye dönüp hiçbir şey almaz. Geriye döne döne yaşamak iyidir oysa çünkü bir çok şey yaşanırken anlaşılmaz, o hal üzerine olduğunda, zamanı geldiğinde, yaş aldığında, sorumluluklar değiştiğinde, başına aynı şeyler gelmeye başladığında anlayıverirsin. İşte o zaman geri dönmek ve o döndüğün yerden bu zamanına bir çıkarımla gelmek çok şey katar insana. Ben bunu şu yaşımda şu şekilde öğrendim, işte ben böyle yaptım ama o da bana böyle cevap verdiğinde şunu anladım dediğiniz, taaa kücükken yaşadığınız o değerli anları süzdünüz ve bugününüze bir ilkler silsilesi oluşturdunuz. Ah bunu bir de başkasına anlatıyorsanız ne büyük güzellik ne hoş sohbet. İnsanın kendi hayatına gösterdiği  özendir bu. Kendi hayatına duyduğu saygıyı kendince belki de farkına varmadan gösterme biçimidir.

Neyi ilk defa nerede ne şekilde öğrendiğini bilmek olgunca bir büyümektir ayrıca. Çünkü vakitlice bir kısmını almış ki hatırlıyor, hala nitelikli bir şahsiyet ki ondan hala bir şey almaya ve geri kalanını tamamlamaya devam ediyor... Bu cümlelere kendi hayatınızda ve başkaları size kendi hayatından bir şeyler anlatırken rastlayacaksınız. O değerli anları dinlerken bu kendiniz de olabilir, es geçmeyin... İlk burada öğrendim, ilk burada anladım ile başlayan biten cümlelere lütfen ama lütfen daha çok sahip çıkalım. Onların kendi hayatlarına yaptığı bu tatlı dokunuşun altında binlerce süzgeç var. Öyle  çok süzülüp en sona öyle az dökülüyor ki bu ilkler onları ziyan etmemek lazım. Etmeyin ve ettirmeyin. Hayat geriye dönüp anın içindekilerle paylaşınca çok ama çok güzel...