Herkesin bir eşikte geride kaldığı o günde anladım.
Anladım ki sınırlar varmış bedende ve ruhlar âleminde.
Bir kıvılcım bin bir ümit varmış gerçeği kabullenemeyen
zihinlerde…
Özelliklede benim solgun yüreğimde.
İşte o gün anladım ki geriye kalan en baki şeymiş sevgi.
Ansızın yalnız kalan bedenimi sıcak tutacak tek şey olmuş
sevgisi.
Yolunu daha önce bilmediğim, bilmek istemediğim, geniş
hektarlı; altı kemik üstü toprak yollara düştü yolum.
Düştüm...
Öylece giderken zırhlar içinde beyazlara sarılı sevgili, ben
derinlere doğru uzun uzun düştüm.
Kimseler görmedi.
Ve belki de o günden sonrada bende ki o bitik beni kimse
görmeyecekti.
Bağlanmakmış kaybetmek meğer.
Belki de sadece tenine hasret kalmaktır.
Bildiğim tek şey kokusuna ikame edilmeyen şeyin yokluğu çok
can acıtır.
Ne vakit bunu öğrenirse büyüyor insan.
Bir gün gidebilecek tüm sevgilileri daha çok sarıp
sarmalıyor.
Bir tür hastalık oluveriyor kaybetme korkusu yavaş yavaş.
Arkası da önü de aynı bu hayatın.
Karanlıklı kısmında uykuya dalıyor gelgitler.
Aynı kâbuslara uyanıyor yalnızlığı(m)n.
Bir mahşer kalabalığı gibiyken etrafın, bir soğuk yatağın
sağında kalıveriyorsun hareketsiz.
Bil ki artık sana dokunamayacak olmak çok acıtıyor.
Seni vedaya teslim etmek ağırıma gidiyor.
Amak-ı Hayal