İnsan zamanın içinde yıllar geçmesine rağmen oturduğu herhangi bir mekandaki kısık sesle çalan müziği bile hatırlayabilir mi? Hayret edilecek bir şey değil aslında bu, hayret bunun neresinde biliyor musunuz; unutmayacak kadar yaşanmış olması değil, unutmayacak kadar yaşanmamış olmasında... Bir şeyi öyle az yaşarsın ki içindekine göre yaşanan çok az kalır ve sen bir zaman döngüsü içerisine girersin. O hızla yaşanmış zaman ve olaylar zihninde yavaşlar, detaylanır, dallanıp budaklanır ve bir bakıştan, bir gülüşten bir es vaktindeki sessizlikten bile hafızana pay düşer. Mucize gibi bir şeydir bu. Herşeyi hatırlamak aslında kişinin değil sevgisinin eseridir. Sevmek devreye girdiğinde insanda ne varsa ortaya çıkıveriyor. Hiç tahammül edemeyeceğin bir şeye sabır taşı oluyor, pes edeceğin şeylere direniyor, hiç görüp duymayacağın şeylere hafızanda yer açıyorsun. Binlerce kez dinlediğin ve etkilenmediğin hikayelerden biri, yâr olup başına gelince yüreğin titriyor, düştüğün derdi de bu hâl üzere seviyor, sevmek istiyorsun...
Hiç yazmak nedir bilmezken duyguların dolup taşıyor yazmak istiyorsun, hiç okumazken okumak, hiç görmediğin yerlere gidip orada olmadığını bildiğin halde onu aramak istiyorsun. Daha kırgın oluyor, daha kolay inciniyorsun. Konunun muhatabı olmasan bile sevmek kolay incitiyor insanı.
Radyoda defaatle çalmış gelmiş geçmiş bir şarkı sende bir yerlere dokunuyor, o vakte kadar umursamadığın bir şiir, bir şarkı gelip baş köşeye oturuyor öylece. Derdinle dertlenmeye gelmiş gibi misafir etmiyorsun, sende gel sen de kal diyorsun, kalıyorda... Her ne hikmetse sevmekle gelen ne varsa mütemadiyen kalıyor. Bir söz, bir ses, bir koku, bir eşya, bir şarkı, bir mekan hiçbiri bir yere gitmiyor, gidemiyor...
Zaman hepimiz için aynı işlemiyor. Aynı zamanın içinde farklı zaman işleyişleri ile yaşadığımıza inanıyorum. Zamanın da sevgiyle bir rabıtası var. Sevginin zamanı yavaşlattığına hatta durdurduğuna bile inanırım. Zaman tüm sevdiğimiz şeyleri yaparken hızlı geçmesine rağmen sevgilinin yanında öylece durması izah edilesi değil.
Yazdıklarımın hiçbiri izah edilesi değil. "Akıl biz yemek yerken üstümüze dökmeyelim diye var"diyordu geçenlerde sevdiğim biri. Haklı, geriye kalan ne varsa kalp yükleniyor. Sevgi hariç, sevgiye yük diyemeyiz. Sevginin yük olduğu bir yerde sanırım sevgili yoktur. Ama yine de kalp bu azizim. Biraz yardımcı olmak lazım...
Dinlenesi...
Fotoğrafların geneli bana aittir.
#birfotoğrafbiryazı