Çok şey söylemem lazım ama yazıp yazıp silmek düşüyor burada payıma. Zincirleri kopmuş salıncaklar, kırık tüneller, boşluklu merdivenler, geceden kalma boş cam şişeler, izmaritler, bozulmuş, yıpranmış ve asla sahip çıkılmamış ne kadar çocuk parkı varsa hepsine paylaştırdığım çokça hayal kırıklığım var. Ben bile böyle hissediyorsam kaydırakta istediği gibi kayamadığında bir çocuğun yüzleştiği gerçek sadece vücudunu acıtmıyordur muhakkak. Salıncakların o kalın zincirleri nasıl oluyorda bu kadar çabuk kırılıyor. Tünellerin şeffaf kısımları hangi güçlü kollar tarafından parçalanıyor. Ve merdivenleri boşluklu yapan mühendislerin çevresinde aman düşecek diye endişe edeceği bir tane çocuk kalmamış mı...
Üzülüyorum hayat... Tek bir hayatın içine bu kadar hayal kırıklığı çok fazla. Her şeyden mutlu olan çocuklarda yok artık. İstediğini elde ederken bile başka elde etmek istediği şeyler yüzünden sevinçle r hep yarım. Bunu kendi başlarına öğrenmiş olamazlar, mutlaka kendi ellerimizle giydirmiş olmalıyız bu renksiz dünyayı, başlarına güneş geçmesin diye taktığımız şapkalarla öğrettik güneşin bile masum olmadığını.
Cümleler hiç umrumda değil. İçimi dökerken cümleler güzel diziliyor mu diye dert edinmeyi bırakalı çok oldu. Çok şey bıraktım zamanın içine... Bıraktıkça çoğalan bir hayat yaşıyoruz. Dünya yükü asla bitmiyor...