1.04.2014

Issızlaşıyorum...

Kaldırım çizgilerine basmadan kat ettiğim yollardaki çocukluğum… Bakkalıyla evi arası dünya mesafe olan, o sevimli oyun saatlerinden çalınmış zamanlarım. Hepinizi özlüyorum. Özlemeyi türlü türlü hislerle yaşıyorum. Kimisi keskin bir koku kimisi de fırtına gibi gelip geçen bir duygu yoğunluğu…

İncelmiş kalbimde dünyayı dolaştırıyorum ben. Büyümüş bedenimle çocukluğumun ruhu el ele dolaşıyor. Bazen kaybediyorum onu. Ne kokusu ne duygusu uğramıyor hiç hatıralarımın eşiğine… Ne vakit o çocuk kaybolsa zihnim bulanıyor. Vicdanımda el değiştirmiş hoyrat bir kullanılmışlık… Issızlaşıyorum… Ne zaman birinin sesi yükselse O’nu arıyorum.

Keşke diyorum kendime daha sıkı tutsaydım elini. Avucumda avucunu terden su kesse dahi bırakmasaydım hiç. Kaynasaydı ellerimiz birbirine müebbet… Sen ki benim geçmişim, en ıssız günlerimin güneşi, en özelim. Sen ki yalnızlığımın en anlayışlı arkadaşı… Sen ki en saf en masum yanım… Ne vakit çocukluğumun kokusu kaybolsa saflıkta gidiyor ruhumdan. Gözlerinde nefret olan insanları görüp tedirgin oluyorum. Bambaşka bie dünyaya atılmış hissediyorum kendimi.

Velhasıl elinden doğru düzgün tutamadığım kıymetlim. Seni hem seviyorum hem de çok özlüyorum. Ben bıraksam da sen bırakma beni. Ben kaybetsem de sen ne olur kaybolma. Gönlümde ki onca iyiliğin güzelliğin tohumusun sen. Sensiz büyüsem dahi sensiz yeşeremem… Yeşeremedim de…


Amak-ı Hayal