13.07.2017

ÖZLEMEK...

Ellerimde kâğıtlar ve kâğıtlara sinmiş sigara kokusu, keskin kokular arasında kimliğim… Tüm belirsizliklerin kayıyor bir tutam sayfanın arasında.  Bir cümle var ki eriyor kalbim… Bütün gün zihnimde dolaşıp duruyor. Yetmiyor… Kesip çıkardım onca cümle arasından.  Özledikçe cüzdanımın ucundan çıkarıyorum, kimseye göstermeden bakıp yerine koyuyorum.  Özledikçe diyorum oysa ben mütemadiyen özlüyorum. Avucumda geriye kalan yazdıkların var. Elimin sıcaklığında cümleleri sıkıştırıp işkence ediyorum. Terim, tenimde maviye bulanıyor…

Bir satırı hasret ile okumadıysan özlem kokan bütün hikâyelere yabancı kalırsın. Mürekkep abartılı gelir, sözlerin hakkını veremeyeceğinden bulunduğu yeri terk edersin. Zira hasretten bir payen yoksa okumamalısın çünkü bu satırlar bir Hz. Yusuf gömleği etmez, edemez… Oysa hep derim özlemin bir kokusu vardır. Özleyenlerin kilometrelerce yoldan hissettikleri şeyler dedim ya özlemde nasibi olmayana abartılı gelir. Ne ağırdır oysa bilmek... Kokusu içine işler Hz. Yakub'un hasreti gibi… Hiç bitmeyecekmişçesine bir özlemle özlemek… Her an bir yerlerden çıkıp gelecekmiş gibi ümit etmek. Seni dipdiri tutan “ümit var olunuz” cümlesine sarılıp sızım sızım sızlamak… Bu dünyadan bir Hz. Yusuf geçti. Güzelliğinden başka hiçbir şeyini pek de konuşmadığımız Hz. Yakub’un oğlu Yusuf… Züleyha’nın hasreti, aşkı, sevdası olan Yusuf… Benim satırlarımda tanıklık etsin diye iliştirdim onu buraya. Özlemi de hasreti benim satırlarımın anlatacağı iş değil zira…

Ben bütün devrik cümlelerin mavi mürekkebinden devam edeyim. Elimle gönlüm arası kıyamet olan o satırlardan… Çocuklar gibi sevindiren ama maziye gömen, özleten cümlelerinin üzerinden kaç iklim geçti bilinmez. Bu denizin suları bile değişti. Çok nefes geçti, üstüne koymaya kıyamadığım bir yığın anı biriktirdim. Sen gelmedin…

Oysa sevmek seni özlemenin bir parçasıymış. Ben belki de sadece seni özlemeyi sevdim. Belki de sana dair diye özlemeyi sevmek istedim…

***
~S’özde Yazar~