Bir öğretmen değilim olmayı çok isterdim ama hayatın içinde bildiğimi öğretmeyi kimseden esirgemedim buna hep gönüllü oldum. Birine fayda sağlamak üzerine kendimi öne atmayı, sormadan söylemeyi, istemeden göstermeyi düstur edindim. Kıymetini bilen de oldu bilmeyen de ama önemi var mı, yok. Bu sebepledir ki en çok öğretmenlerden, öğretici olanlardan etkileniyorum. Ve en çok onların en iyi olmasını istiyorum. Bütün çocukluğum ve gençliğim öğretmenlerin peşinde geçti, arkadaşımda oldu, aşık olduğumda. Örnek aldığımda oldu, derslerinden ders çıkardığımda. Çok sevdiklerim kadar çok nefret ettiğim insanlar da oldu ama onlar kötüydü ve böyle anılmayı çok hak ediyorlardı.
Bizim ülkemizde öğretmen olarak atanmak zor olsa da öğretmenlik okumak o kadar zor değil. Belli ruhsal testlere tabii tutulmadan, yeterlilikleri ağırlaştırılmış bir denetim olmadan herkesin öğretmen olmasına da çok karşıyım. Ben en yüksek maaşın öğretmenlere verilmesini ve her bir öğretmenin, öğretmenden çok "muallim" olmasını bekliyorum. Hayatı öğretmeyen öğretmen, kapitalist sisteme köle olmuş öğretmen, bizim evlatlarımıza ne öğretecek. Her haliyle örnek olduğunun farkında olan harika üniversite öğretmenlerimden ben bunu öğrendim. Gerçekten en çok, "bunlar kitapta yazmaz" birikimi üniversite dersliklerinde seni buluyor.
"Eğitimde görgüyü" de aslında eğitimin son basamaklarında öğreniyorsun. Eğitimcilerin ortalama kıyafetler giymesi ve ortalama eşyalar kullanması kadar bir öğrencinin de defileye gelir gibi gelmemesi gerektiğini, ilim yerinin düğün yeri ile karıştırılmaması gerektiğini, bilginin gücünü ve ihtişamını paranın ve paralının kullandığı şeylerle gölgeye düşürmemeyi öğreniyorsun daha doğrusu öğretiyorlar. Hayattaki ilim adına geçer akçe şeyleri bildiğinde, öğrendiğinde şöyle bir artıya sahip oluyorsun; gittiğin hiçbir ilim meclisinde maddeten aşırı durmamak... Sözünden ve bilginden önce bakacağı başkaca yerler bırakmamak...
Başka bir konu ise yine eğitim hayatında sıkça yaptığımız veya öğretmenleri maruz bıraktığımız bir görgü kuralı. Bunu pek çok defa hatırlattım umuyorum ki bu bir gün mutlaka bir yerlerde değişir. Denir ki, son defa göreceğiniz kişiye pahada değer şeyler almayınız çünkü karşılığını veremeyecektir ve bu bir nezaketsizliktir. Büyük küçük ilişkisinde de keza durum aynı ve bir günü kutlamak adına tüm öğrencilerin pahada kıymetli bir hediyeyi öğretmenlerine takdim etmeleri de görgü kuralları gereğince nahoştur. Çünkü o öğretmen tüm öğrencilerine birer hediye ile karşılık verebilecek konumda değildir. Kısaca maddi veya statü olarak veya yaş ile alakalı bir dengesiz durum varsa hediyeleşme bu koşullar göz ardı edilmeden yapılır, yapılmalıdır. Çocuklarınıza kendi yaptıkları küçük bir şeyi vermek yerine onlarca Veli'nin seferber olduğu bir hediye alma merasimi oldukça görgüsüzce. İnsan bazen iyi şeyler düşünürkende amacı güzelkende nahoş olabilir.
Çocuğum büyüdüğünde onunla bu özel güne küçük özel bir hediye hazırlamayı, veli grubuna para transfer edip kurtulmaya yeğlerim. Siz de öyle yapın sürüden ayrılanlara böyle işlerde kurt saygıyla selam durur, hoş, durmasa ne olur?
Vesselam...
#birfotoğrafbiryazı