Aslında yetmiyor zaman… Ne seni ne de senden sonraki
kırgınlıkları anlatmaya, algılamaya… Güceniyorum sadece defalarca. Gücenmek,
zihnimde bir elin avuçları arasına sıkışmış, şekilden çıkmış, rengini özünü
kaybetmiş muhtelif bir şey. Anlamsız, çizgisiz ve gittikçe sıkılaşan bir
yumruğun arasında paramparça olan, ufalan, yok olmakla varlığını koru(yama)mak
arası bir bilinmezlik.
Oysa ben neydim biliyor musun? Gücenmek nedir bilmezden
evvel, sevginin karşısında iki büklüm olmazdan evvel, sevmezden evvel sevmeyi…
Ben neydim sen biliyor musun?
Bilmiyorsun…
İki kapısı açık bir aranın cereyanında alev alev yanıyorum.
Ne tükeneni ne tükettiğimi görecek kadar hâkim değilim bedenime. Sen ezberi
dolaşıyor içimde bir yerlerde. Zihnimde ite kaka yer belleyen göçebe varlığın;
kemiksiz, merhametsiz, elde avuçta durmayan soyut bir hastalık… Varlığın beni yok
ediyor ya da yokluğun güçlü bir benin uyanmasına sebep… Her neyse
Amak-ı Hayal