13.05.2023

Gazete Yazıları 3 ( İnceldiği Yerden)

İnsan hayatı pek çok emeğin yumak olmuş haline benzer. Hayatın yününü derler toplar binbir zahmete girerek eğirirmeye didinirsin. Bir avuçtur elde ettiğin yumak ama niteliklidir de onca zahmete bakılınca... Biz bu yünü eğirirken ellerimiz nasır tutar, çerini çöpünü ayıklayacağım, hep aynı oranda incelteceğim diye zahmet üstüne zahmet çeker, elde ettiğimiz o yumakla iyi şeyler dokumak isteriz. Bu emeğin ipi de, örgüsü de güzel olsun sıcak tutsun isteriz. Bazen öyle olmaz... İnsan yoruluverir, tükeniverir, dayanamaz olur. Gücünü, özenini aynı şekilde veremediğinde bir ince bir kalın çıkmaya başlar insan hayatının yumağındaki ip. Yer yer o kadar seyrelir ki "amaaan, inceldiği yerden kopsun" demek isteriz. Kopar da... Gereğinden fazla incelmesini göze aldıktan sonra pek çok ip kopar. Elinde kalanı ne yapacağını bilmeden yılgınlıkla verdiğin bu kararın da bir bedeli olur ama artık umursanmaz.
Sıkça duyuyorum bu cümleyi. Artık bütün emekler gözden çıkarılmış gibi. Kimsenin yün eğirirken elleri nasır tutmamış gibi ve o elleri gören kimseler olmamış gibi... İnceldiği yerden kopuveriyor tüm bağlar. Halbuki daha kopma emaresi yokken tutuvermek lazım işin ucunu. Kimseyi bu cümlenin başında emeklerini harcarken ve vazgeçmiş bir halde bırakmamak lazım. Her bir ilişkinin, her bir yaşantının bağını şu çaresiz cümle ile koparmamak lazım. Öyle büyük emekler ve bedellerden sonra insan öyle bir kolaylıkla deyiverir ki bunu, bu aslında kocaman bir vazgeçiştir. Hüzünlü bir yanı vardır. Öylece kesip atamamışsındır da inceltmişsindir, kendiliğinden kopsun demişsindir. Belki bir şansı olur, ihtimali olur kopmaz demişsindir. Hem umursamamışsındır hem de olmasın diye çok dua etmişsindir.
Bağları sağlamlaştıralım şu cümleyi kimseye kurdurtmayalım isterim. Bunca zahmetin içinde oluşan o kıymetli her bir bağın, bulunduğumuz yerde bir anlamı var. Kopanların yerine yenileri gelirken gidenlerin hüznü de salınır usul usul zamanın içine. Yeniden başlamak gücümüz de tükenmeye başlar böylelikle. Yorgun insanların eğirdiği ipte incelen zayıf bir ip olmayın, o yumakla hiçbir şey örülemiyor ve kimseyi ısıtacak niteliği olmuyor. Hayatın ne kadar kısa olduğunu, ne kadar kolay yarım kalabildiğini göstermedi mi bize zaman. Kısacık hayatta bu kadar vazgeçişe sebebiyet vermek niye? Yattığımız yatakta bile kalkamama ihtimalimiz varken, bugün sevdiklerimizle yediğimiz yemeğin ertesi gün aynı kişi sayısıyla yenmeme ihtimali varken, çatımız, yuvamız, arkadaşlarımız orada bizi mütemadiyen beklemezken bağları koparacak raddeye getirmek niye? Yüreklerin yanıp, ümitlerin bitiği şu zor zamanlarda "inceldiği yerden kopsun" dedirtmek büyük özür... Farkındalığınız olsun, şimdi sağlamlaştırma zamanı. Elimizde ne kaldıysa sarılma zamanı. Emeğin karşılığı sağlamlık olmalı, sıcacık kuşatan bir battaniye gibi ısıtmalı. Yoksa bunca zahmetin ne manası var...

Demem o ki, herkes heybesini iyi doldursun, hayat bizi bir sallıyor tutunacak tek bir bağ bile kalmıyor. O gün şen bir kahkaha, heyecanlı bir konuşma, sıcak bir dokunuş bir sis bulutu gibi etrafa yayılıyor. Hem görüyor hem de ulaşamıyorsun... Sesler, kahkalar perde perde kalkarken geriye sadece bir avuç anı kalıyor.


 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder